Kapitalizmin bu altın çağında (!) her şeye para gözüyle bakan insanoğlu, bunun sonucu olarak küresel gıda, ilaç ve kimya tröstleri eliyle hayatın her alanında ağır bir tahrifata girişmiş, üstelik 'modernleşme' ve 'bilim' kelimeleri arkasına saklanıp geçmişin bilgeliğini üzülerek ifade edeyim ki kaybetmiştir.
Günümüzde fıtrata uygun sağlıklı beslenmek gerçekten çok zor. Çünkü organik, bahçe, doğal, köy, tarla kelimelerinin altı boşaltılmış durumda. Organik mevzuatı hibrit tohum kullanımına izin veriyor. Bir çok katkı maddesine izin veriyor. Yumurtasını samanın içine koyan köy yumurtası diye satıyor. Alıcı aldatılıyor dolayısıyla beklenen faydayı göremiyor. Üretici ürettiği üründen bihaber. Yıllar içinde gördüm ki insanlar, beslenme şekilleri ve besin kaynakları değiştiği için sağlıklarını yitiriyorlar. Bu bilhassa son 50-60 yılın meselesi. 1970'lerde Henry Kissinger'ın başkan Nixon'a sunduğu bir raporda "Petrolü kontrol edersen ülkeleri, yiyeceği kontrol edersen insanları kontrol edersin" diyerek meselenin uluslararası boyutlarını da belirliyordu. Bir diğeri “Tarım, tarım bakanlarına bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir.” der.
Ancak hedefteki insan yalnızdı. Çünkü ne üreticiler yanındaydı ne de devlet. Her ikisi de ulus aşırı sermayenin güdümüne girmişti. Üstelik bilimi de onlar finanse ediyordu. Üniversite hocalarına konuşmalar yaptırılıyor, köşe yazarları makaleler düzüyor, televizyonlarda reklamlar bilinçaltına oynuyor, tarım alanları, gıdalar ve sular pestisit, fungusit, herbisit gibi zehirlerle ve kimyevî gübrelerle zehirleniyor ve tüm dünyada insanlar hızlı bir şekilde gıda ve sağlık alanında evrilerek geri dönüşü zor olan bir yola itiliyordu. Biyoteknolojinin hızlı gelişimi ve canlıların genetik şifrelerinin kısmen çözülmesiyle GDO denen gözü dönmüş organizmalarla artık bilim dünyasında 'Tanrıyı oynayan adam'dan bahsediliyor. Öyle ki bunlar Cochabamba'da Bechtel ile yağmuru hatta bulutları bile sahiplendiler.
İstenen neticeye beklenenden daha hızlı ulaşıldı. Gelişmeler baş döndürücüydü ve insanoğlu elmanın kurdu kadar bile aklını kullanmadı, kullanmasına fırsat verilmedi, kullananlar bilim dışı olmakla itham edildi. 10.000 bin yıldır tarım yapan, bu topraklarda 7.000 yıldır ekmek mayalayan insan beslenme şeklini son 60 yılda tamamen değiştirdi. Öyle ki biz bugün beslenmenin nasıl olması gerektiğini bebeklerden ve çocuklardan öğreniyoruz. Onları taklit edebilirsiniz.
Osman Nuri Koçtürk, 1960’larda kaleme aldığı Çağımızın Beslenme Sorunları adlı eserinde bakınız ne diyor: “Bir daire satın almak için bankadan kredi alan kişi, taksitlerini ödemek için tasarrufa mutfaktan başlar. Oysa bu kimselerin misafir odalarında şatafatlı koltuklar ile pahalı avizeler her zaman vardır. Büfesinde hiç ihtiyacı olmayan gümüş takımlar ışıldar, evin kadını her gün için farklı kıyafet almaya devam eder. Kesilecekse boğazdan kesilir. Sağlığımız için hiç ilgisi olmayan gereksiz ayrıntılar içinse harcamalara devam edilir. Mutfaktan kesilen her kuruş, daha sonra ilaç parası olarak ve binlerce kez fazlasıyla ödenecek, külfete girilerek mutlu bir hayat sürmek için satın alınan daire bir hasta insanlar barınağı olacaktır.”
Çocuklarımızı sağlıklı yetiştirme ve temel ihtiyaçlarımızı temin etme düşüncesiyle başlayan çalışmalarımız, 15 yılda önemli gelişmelere sahne oldu. Sağlıklı gıdaya daha rahat ulaşmaya yönelik raporlar ve araştırmalar, 2013 yılında GelenekselPazar ve 2016 yılında Baldo Ballı Dondurma'nın kuruluşuyla devam etti. Artık ülkemizde şekersiz, katkısız, glutensiz bir dondurmadan söz edilebiliyor.
Piyasada gönül rahatlığıyla çocuklarıma verebileceğim gerçek bir dondurma yoktu. Uzun yılların hayali ve ülkemiz için elzem bir ihtiyaç olan organik dondurma üretimi, 2016 yılında başlayan ve yaklaşık bir yıl süren başarısız deneme üretimlerinin ardından nihayet 3 Haziran 2017 günü, Doğal Yaşam Festivali'yle birlikte sizlere sunuldu.
İlk zamanların, ‘şekersiz-katkısız bir dondurma üretmek mümkün değil mi?’ düşüncesi, ‘Baldo-Ballı Dondurma’ markasıyla artık gerçeğe dönüştü.
Şimdi dondurma dünyasında yeni bir devrim başlıyor. Baldo, dondurmayı yeniden icat ederek sağlıklı bir yiyeceğe dönüştürdü. Üstelik şaşırtıcı derecede yüksek besin değeri ile lezzetli ve besleyici bir özelliğe sahiptir. Baldo, sertifikalı organik inek veya keçi sütü ve organik salebi, organik çiçek balı ve kaya tuzu ile formüle ederek ulaştığı mükemmel lezzetinin yanında, ayrıca size zengin kalsiyum, protein, omega3 ve antioksidanlar sunar. Bu yönüyle hem tatlı krizlerinin çaresi aynı zamanda okul öncesi ve gelişme çağındaki çocuklar için besleyici fonksiyonel bir gıdadır.